1896 Zela Sezar

Dünyada bulunan 6 Hitit Tabletinden birinin Zile Küçüközlü Köyü’nden çıktığını, MÖ 2000’ li yıllarda Anaitisis dininin hac merkezinin Zile olduğunu, Zile deki Anahita tapınağına her yıl on binlerce Anaitis’in ekim ayının ilk haftası hacı olmak için geldiğini ve Zile panayırının bundan doğduğunu, Orta Asya’daki kadın hatun yani “Katun” (kadın lider) geleneğini 1860 yılında Zile’de Anşa Bacı diye bir kadının yaşattığını ve Anadolu Aleviliği ’nde dedeliğin hanedan sürmesine rağmen Anşa Bacı’nın dede soyundan gelmeyerek orta Anadolu’daki büyük alevi gruplarını kendi talipleri arasına kattığını biliyor muydunuz ?

Zile 4000 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Zile kalesinin (Anadolu’da bilinen tek dolma kaledir) Roma kumandanı SULLA tarafından yaptırılmış olması veya burada AMANOS Mabedi’nin bulunması ve muhterem anlamına gelen SİLLA denmesinden dolayı, Zile’nin ismi zamanla ZELA – ZİLE şeklini almış olabilir. Tarihçi CHARLES TEXIER’e göre, STRABON eserinde ZELA’dan bahseder. Hüseyin Hüsamettin Efendi’nin Amasya Tarihi’nde bu yerleşim yerinin Togait Hükümdarı HARKAR HAN tarafından önemli bir yer haline getirildiği, muhterem anlamına gelen SILAY adının verildiği zamanla ZELA – ZİLE şekline dönüştüğü yazılıdır. Ali Danişment Tarihi’nde, Mirkatel Cihad’da Zile’den “KIRKIRİYE” diye bahsediyor.

Ayrıca, Zile’nin 29 km güney doğusundaki Maşat Höyük’de bulunan belgelerin incelenmesi sonucunda, Ord. Prof. Şevket Aziz KANSU ve aynı buluntulara dayanarak Şemsettin GÜNALTAY, Anadolu isimli eserinde Eti Medeniyeti’nin bugünkü Zile’ye kadar yayıldığından bahsetmektedirler. Bu durumda Zile, Maşat Höyük kazılarında bulunan tabletlerden elde edilen bilgilere göre; Orta Anadolu’da başlayıp kuzey doğuda Yeşilırmak havzası boyunca sıralanmış Hitit yerleşim merkezlerinden biri olan “ANZILlA” olmalıdır.

M.Ö. 548 tarihinde Anadolu, dolayısıyla Zile Pers hakimiyeti altına girmiştir. Persler Yeşilırmak havzasına çok önem verip, tarihi Kral Yolu’nu buradan geçirmişlerdir.

Bu mabet çevresinde her yıl son baharda yapılan geleneksel “SAKAİA” şenlikleri düzenlemeye başlanmıştır. Büyük İskender’in Pers Hükümdarı DARIUS’u Granikos (BİGA) Çayı kenarında M.Ö. 334 tarihinde yenmesi ile Anadolu Makedonya İmparatorluğu’nun eline, dolayısıyla ilçe de İskender’in eline geçmiştir. Büyük İskender’in M.Ö. 323’de Babil’de ölmesi üzerine kumandanları arasında çıkan harplerde General Ornets, Kapadokya’yı haliyle de Zile’yi idaresi altına almıştır. Çıkan bir takım karışıklıklardan sonra Kapadokya bir müddet bağımsız kalmış, kısa bir süre sonra zamanın Pontus Kralı MİHRİDATE VII. Kapadokya Kralı Arbaran VIII.’i mağlup ederek Kapadokya’yı eline geçirmiştir. (Mihridat büyük lakabı ile anılır. Çok bilgilidir. Tarihçiler bunun 22 lisan bildiğinden bahsederler.)

Bu olay üzerine Kapadokyalılar Roma’dan yardım istemişlerdir. Roma’dan gelen SULLA komutasındaki kuvvetli bir ordu Mihridat’ı mağlup ederek Kapadokya’yı ele geçirmiştir. Mihridat eniştesi Diyarbakır Kralı Tifran’dan yardım istemiştir.SULLA’nın Roma’ya dönmesi, M.Ö. 78’de ölmesi üzerine Mihridat yeniden Romalılar’a savaş açmıştır. M.Ö. 67 yılında Amiral TRİARİUS ile Mİhridates Zile’ye 5 km uzaklıktaki Skotios “bugün Altıağaç denilen mevkii” civarında karşı karşıya gelirler. Ancak savaşın galibi uzun bir süre belli olmaz. Triarius’un mağlup olması ile Mihridates’in Anadolu’da başlayan ikinci hakimiyeti de uzun sürmez. Roma Kumandanı POMPEYUS “POMPEYS” güçlü Mihridates’i M.Ö. 67 tarihinde ağır bir şekilde yenerek, ordusunu tamamen yok edip, Pontus ülkesini işgal etmiştir. Mihridates bunun üzerine M.Ö. 63 yılında intihar eder (İçtiği zehir etkisiz kaldığı için, kendisini bir askere öldürtür). Roma ile Pontus arasında yapılan ve yıllarca süren savaşlar sırasında asker ve sivil olmak üzere her iki taraftan on binlerce insanın ölmesi bölgenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Mihridates’in ölümü üzerine yerine geçen oğlu II. PHARNAKE “Farnas” Ro hakimiyetini kabul eder. Bir müddet sonra Kayser’le Pompeis arasında çıkan ihtilaftan istifade ederek Roma’ya karşı ayaklanır. Bunun üzerine Roma diktatörlerinden YUL ÇESAR “Jül Sezar” orduları ile Suriye üzerinden Anadolu’ya oradan da Zile’ye gelir. PHARNAKE daha önce babasının Amiral Triarius’u yendiği yer olan bugünkü Altıağaç denilen yerde Jül Sezar ve ordusu ile karşılaşır. (Zile’ye 5 km mesafedeki Yünlü Köyü’nün karşı yamaçları veya yayla yolu ile Yünlü Köyü arasındaki bir yer olmalıdır).

Çok çetin ve kanlı bir savaş olur. Sezar’ın ordusu büyük zayiat verirse de sonuçta II. Pharnake ağır bir yenilgiye uğrar. Zafer Sezar’ındır. Sezar uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, 5 saat gibi kısa bir süre içerisinde elde ettiği zaferin sevincini Zile’den Roma’ya bildirir. Zile’de ilâhi törene nail olan Sezar’ın, kısa ama anlamı büyük olan bu mektubundaki “VENİ – VİDİ – VİCİ” “GELDİM – GÖRDÜM – YENDİM” sözlerini silindirik mermer bir taşa yazdırır. Yakın zamana kadar Zile Kalesi’nde olduğu bilinen bu taşın, çalınması neticesinde nereye götürüldüğü bilinmemektedir.

Zile ilçe merkezinde yer alan Zile Kalesi antik çağlarda kurulmuş, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip, Roma Kalesidir. İlçe merkezinin tam ortasında bulunması nedeniyle şehrin her yerinden görülebilmektedir. Kale içerisinde işlevini yitirmiş saat kulesi ile diğer kalıntıları görebilmek mümkündür.

Zile ilçesi Yalın yazı köyünde yer alan Maşathöyük Ören yerinde 1973-1984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda, Tokat tarihine ışık tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerin en önemlisi de Hitit çivi yazısı ile yazılmış tabletlerdir. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan bu eserler Tokat Müzesinde teşhir edilmektedir. Maşat Höyük’de M.Ö. 3000 de eski Tunç Çağı M.Ö. 2000 de Hitit Çağı M.Ö. 1000 de Frig (Demir) Çağı yaşayan 3 dönem mevcuttur. Maşat Höyükte Boğazköy Hattuşaş Hitit İmparatorluğuna bağlı bir Uç Beyinin Sarayı bulunmuştur.

Ayrıca şehrin taşla döşenmiş oldukça geniş caddeleri ortaya çıkartılmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkartılan en önemli eserler bu sarayda kullanılan malzemelerdir. Pişmiş topraktan yapılan kaplar, ritonlar (Dini kaplar), çeşitli mühürler bulunmaktadır.

Şehrin merkezindeki meydanda yer alan yapının kuzey cephesindeki yazıtta, ilk yapının II. GIyaseddin Keyhüsrev zamanında Mehmet Zaluli Bin Ebu Ali tarafından 1267 yılında inşa ettirildiğini göstermektedir. Caminin en önemli özelliklerinden birisi armudi külah şeklinde kesme taştan yapılan minaresidir.

1591’de yenileme çalışması gören cami, bir dönem bu çalışmayı yaptıran Nasuh Paşa’nın adıyla anılmıştır. 1904’de büyük oranda yıkılınca dönemin Zile Kaymakamı Süleyman Necmi ve halkın çabalarıyla Neo-Klasik tarzda yeniden yaptırılmıştır. Kesme taş malzemeli yapının ana mekanı dikdörtgendir. On altı penceresi bulunan sekizgen kasnağın taşıdığı kubbesi kurşun kaplıdır. Caminin taç kapısı, Zile’deki anıtsal örneklerin en önemlilerindendir.

Zile’de Taş Köprü Camisi olarak da anılan cami 1801 yılında İlbaşoğlu Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cami kesme taştan yapılmış olup caminin iç kısımlarında geleneksel Zile mimarisini ve sanat tarihini yansıtan ahşap sütunlar ve kök boyadan yapılmış desen ve hat örnekleri bulunmaktadır. Döneminin en güzel sanatsal örneklerinden biridir.

Ali Kadı Mahallesinde bulunan caminin 1206 ve 1305 tarihli iki ayrı yazıtı bulunmaktadır. Cami, Beyazıt Bestami soyundan gelenler tarafından yaptırılmıştır. Nitekim caminin içerisinde bulunan türbede Beyazıt Bestami’nin torunları gömülüdür.

Cami dikdörtgen planlıdır. İbadet mekanı oldukça yüksek bir tavanla örtülmüştür. Yanındaki minare taş kaide üzerine tek şerefeli, kısa boylu ve yuvarlak gövdelidir. XIX. yüzyılda yapılmış ahşap minarelerin özelliklerini taşımaktadır.

Zile bölgesinde yetişen kırk dört çeşit üzüm türünden en yaygın olan “Narince” türü üzümlerden yapılan Zİle pekmezi, bölgede “çalma” adıyla bilinen türdendir. Ayrıca pestil, köme, tatlı tarhana da önemli ölçüde üretilerek büyük bir beğeni ile tüketilmektedir.

Oda Özellikleri:

  • 40 m2 Giriş Katta yer Alan yer Alan odamız Engelli Kullanımına uygundur.
  • Bir çift kişilik yatak 1 tek kişilik yatak mevcut olup ilave yatak atılabilir
  • Ücretsiz yüksek hızlı internet erişimi
  • LCD televizyon
  • Uydu ve film kanalları
  • Saç kurutma makinesi
  • Mini bar
  • İsteğiniz doğrultusunda yastık menüsü
  • isteğe bağlı çay ve kahve düzeneği
  • Ücretsiz Otopark